4 hafta önce yazılmış ve yayınlanmamış bir yazı
Öyle uzun zaman olmuş ki nereden baslayacagımı sasırdım doğrusu.2011 ın son yazısını yazayım demişim va orada öylece kalakalmışım.
aslında hemen hemen her gün yazmalıyım dıyorum kendi kendime. Zira ne demişler söz uçar yazı kalır. Zeynep kızımla öyle şeyler yaşıyoruz öyle sürprizler yapıyor ki bana yazmadan geçilmeycek kadar özel. Ama sorsanız şimdiden unuttum ya da unutulmaya mahkum anılar arasında.
En önce hayatımızdaki en önemli değişiklikten başlamalıyım. Ve bu hikayenin ilginç başlangıcından. Aralık 2011 Zeynep başladı 'biliyo musunuz benim kardeşim olacak. adını Ahmet koyacağız.' 'Annemin karnında bebek var.' bense herkese açıklama derdinde. Yok öyle bi şey... Veee günler geçti ben bir okul çıkışı Zeynebimle eve dönerken otoparkta düştüm. Kolum acıdı ama çokta önemsemedim. Sonraki gün Zeynep uyudu ve ben onu kucağımda taşıyınca kolumu kımıldatamayınca çatlak var sandım.Başladım sevgilimi beklemeye. Neyse acile gittik veeee ben şok. Hamilesiniz. Nasıl bir duygu nasıl bir şok anlatamam. Ne hissettiğimi bile bilemedim. Yani uzun sözün kısası Biz artık 3 değil 4 kişilik bir aile olmaya adayız. Gün itibari ile de 22 haftalık hamileyim. Ve minik kızımı sabırsızlıkla bekliyorum(z)
ZEYNEBİM
9 Temmuz 2012 Pazartesi
31 Aralık 2011 Cumartesi
zeynep ve kreş
2011'in son yazısını yazıyım dedim ve yayınlanmamış bu yazı ile karşılaştım. Hiç değiştirmeden öylece yayınlıyorum
Yazasım var veee yazamıyorum. Çünkü vakit bulamıyorum. Bu kadar bol zamanın içinde hiç bir şeye yetişemiyorum. Saat 13.00 de dersi biten biri olarak koskoca günü yüyorum ve bitiriyorum. Ama yine de vakit tok.
en son veli toplantısında kalmışım. Ne toplanmışız ama :)))) Öncelikle korktuğum gibi olmadı. Kızım çok kolay uyum sağladı. Hergün salya sümük bırakırım ve ardımdan 'GİTMEEEE' diye ağlar sanıyordum. Ama kızım kuzum meleğim çabucak alıştı. Tabi sabahları ağlıyoruz azıcık ama oda normal. Nerdeyse ben de ağlayacağım. O saatte evden çıkmak bile tek başına yeterli bir sebep ( 06.30 da kalk 06.45 te evden çık) Ama en büyük problemimiz içimize kapanan gizemli bir sandıkçık olmamız. 3 ayı devirmiş olmamıza rağmen hala açılamadık. Ben mi fazla büyütüyorum bilemiyorum ama çok dertleniyorum. sınıfımdaki benzer karakterli çocuklar geliyor gözümün önüne Hani hakkını savunamıyan, ezilen,pısırık ,sönük çocuklar. Öyle olsun istemiyorum. Tıpkı evdeki gibi hakkını savunan istediklerini elde etmek için elinden geleni yapan bir çocuk olsun . Yani hayata karşı dimdik ayakta ve tuttuğunu koparan bir çocuk. Oysa aynanın karşısına geçip 'aaaa ne kadar cüzelim ' diyecek kadar özgüven sahibi ancak sosyal bir fobisi var kuzunun. Psikoloğumuz Onu olduğu gibi kabullenin diyor. Bırakın nasıl rahatsa öyle yaşasın. Ama hayır efendim ben rahat bırakamam suçluluk duyarım zaten. Etrafımdaki herkes abarttığımı söylese de hatta sosyal bulsa da ben bir türlü ikna olamıyorum. Neyse umarım kabak gülü gibi açılır.
Bir de öğrendiklerinlerden bahsetmeli. şarkı kapasitesi mükemmel. Sürekli şarkı söylüyoruz. En favorimiz Atatürk şarkısı. Bir de en komiği Atatürk öldü diyoruz ağlıyor. Kalbimizde yaşıyor diyorum öyle olmaz diyor. O zaman sen söyle nerde yaşıyor diyorum. Evinde Selanik'te diyor. sadece biraz uykusu gelmiş uyuyor Anladın mıııı? diye de konuyu kapatıyor. Evet kızım küçümenim keşke senin dediğin gibi olsaydı. Keşke ölmeseydi.
Yazasım var veee yazamıyorum. Çünkü vakit bulamıyorum. Bu kadar bol zamanın içinde hiç bir şeye yetişemiyorum. Saat 13.00 de dersi biten biri olarak koskoca günü yüyorum ve bitiriyorum. Ama yine de vakit tok.
en son veli toplantısında kalmışım. Ne toplanmışız ama :)))) Öncelikle korktuğum gibi olmadı. Kızım çok kolay uyum sağladı. Hergün salya sümük bırakırım ve ardımdan 'GİTMEEEE' diye ağlar sanıyordum. Ama kızım kuzum meleğim çabucak alıştı. Tabi sabahları ağlıyoruz azıcık ama oda normal. Nerdeyse ben de ağlayacağım. O saatte evden çıkmak bile tek başına yeterli bir sebep ( 06.30 da kalk 06.45 te evden çık) Ama en büyük problemimiz içimize kapanan gizemli bir sandıkçık olmamız. 3 ayı devirmiş olmamıza rağmen hala açılamadık. Ben mi fazla büyütüyorum bilemiyorum ama çok dertleniyorum. sınıfımdaki benzer karakterli çocuklar geliyor gözümün önüne Hani hakkını savunamıyan, ezilen,pısırık ,sönük çocuklar. Öyle olsun istemiyorum. Tıpkı evdeki gibi hakkını savunan istediklerini elde etmek için elinden geleni yapan bir çocuk olsun . Yani hayata karşı dimdik ayakta ve tuttuğunu koparan bir çocuk. Oysa aynanın karşısına geçip 'aaaa ne kadar cüzelim ' diyecek kadar özgüven sahibi ancak sosyal bir fobisi var kuzunun. Psikoloğumuz Onu olduğu gibi kabullenin diyor. Bırakın nasıl rahatsa öyle yaşasın. Ama hayır efendim ben rahat bırakamam suçluluk duyarım zaten. Etrafımdaki herkes abarttığımı söylese de hatta sosyal bulsa da ben bir türlü ikna olamıyorum. Neyse umarım kabak gülü gibi açılır.
Bir de öğrendiklerinlerden bahsetmeli. şarkı kapasitesi mükemmel. Sürekli şarkı söylüyoruz. En favorimiz Atatürk şarkısı. Bir de en komiği Atatürk öldü diyoruz ağlıyor. Kalbimizde yaşıyor diyorum öyle olmaz diyor. O zaman sen söyle nerde yaşıyor diyorum. Evinde Selanik'te diyor. sadece biraz uykusu gelmiş uyuyor Anladın mıııı? diye de konuyu kapatıyor. Evet kızım küçümenim keşke senin dediğin gibi olsaydı. Keşke ölmeseydi.
23 Aralık 2011 Cuma
...............
Babamın küçük kızıydım ben.Elinden tutup bakkala götürdüğü, şeker alıp mutlu ettiği küçük kızı. Küçücük bir kızdım ben kanayan dizleri olan, pembe pembe elbiseler içinde saçı iki yana örülüp prenses ilan edilen. Yetmedi bana bu mutluluk büyümek istedim. Ve bir gün geldi büyüdüm. Babam artık elimden tutmuyor, şekerle alınacak bir gönlüm bile yok. İnsan kanayan dizlerini özler mi? Ben özledim
11 Eylül 2011 Pazar
şimdi okullu olduk
Bugün karı koca bir heyecanlıydık ki sormayın. Eeeee malum ilk veli toplantımız vardı. İnanmak gelmiyor içimden. Daha dün gibi karnımda tekmeleriyle... Sonra kolikle mücadelemiz. Emekledi yürüdü koştu konuştu derken şimdi okullu oldu.
Çok hevesli şimdilerde. Okula gitcem deyip duruyor. Umarım hemen alışır. Yarın oryantasyon çalışmaları başlıyor. Hep birlikte heyecanla bekliyoruz bu haftayı.
Tepemde rahat bırakmıyor. Şimdilik bu kadar...
Çok hevesli şimdilerde. Okula gitcem deyip duruyor. Umarım hemen alışır. Yarın oryantasyon çalışmaları başlıyor. Hep birlikte heyecanla bekliyoruz bu haftayı.
Tepemde rahat bırakmıyor. Şimdilik bu kadar...
16 Ağustos 2011 Salı
hüzün.....
Aklımda sıraya koyamadıklarım mı beni bu denli daraltan. Yoksa üç gündür eve gelmek istemeyip anneanneye taşınan kızım mı? Ya da gözlerimin içine bakan bir çift hüzünlü göz mü? Belki dostun daralıp kabaran yüreği belki de gözlerindeki çaresizlik yaşları. Bir de derman olamamak var. Sadece dinliyorum ve anlamaya çalşıyorum. Bilmem ki yeter mi su serpmeye yüreklere. Bilmem ki dağıtır mı kara bulutları? bilmem kiiiiii....
Bir de ablacığımı halsiz fersiz bırakan ikizlerimiz var. Onların ağlayan minicik yüreklerine mi yansam yoksa kardeşimin içindeki fırtınalara mı?
13 Ağustos 2011 Cumartesi
kızım gerçekten büyümüş
Bu resimde görülen kumbara kızıma ait.
Birikim yaptığımız kumbaramız.Bugüne kadar bu paraları ne yapacaksın annecim dediğimde parkta oyuncaklara atacağım diyordu.
Geçen gün birlikte Somali dramını izledik. Görünce televizyonda ben de paraları ve yiyecekleri olmadığından bahsettim. O'nun anlayacağı dilden anlattım biraz. Hassas bir çocuk olduğunu biliyordum ama böyle bir şey düşünebileceğini hiç tahmin etmiyordum doğrusu. Biz bu konuşmayı yaptıktan sonra ki sabah oyun oynuyorduk. Sonra nolduysa kumbarasını aldı geldi ve beni şoke etti. 'Anneeee bu payalayı aç çocuklaya veyelim mi?' Öyle şaşırdım ki ne diyeceğimi bilemedim. Ve inanın Onunla öyle gurur duydum ki anlatamam. Şimdi birlikte bankaya gidip kumbarayı açtıracağız. Paralarıda göndereceğiz.
Önceki postta aşkımın ayağını kırdığından bahsetmiştim. Resim eklememiştim . Onca iş güç varken işte sevgili böyle dinlenmede...
Yazacak çok şey birikmiş yada stres çeneme vurmuş bilemiyorum. ,
Geçen sene okula gelen bir kitapçıdan kızıma masalcı almıştım.
Malum kızım kitapları seviyor.
Ancak bu zamana kadar pek verim alamamıştık. Çünkü sonuna kadar dinlemeden sayfaları çeviriyordu. Biraz da spirallere zarar veriyordu( bilerek değil çevirirken)
Tekrar deneyelim diye çıkardım.
iyi ki de çıkarmışım. Öyle güzel dinliyor ki...
Ben de dinliyorum onunla beraber.
Çenemde yorulmamış oluyor.
Pijamalarımızı giydik masalımızı dinledik. Sonra kuzu uyudu bende blogla meşgulüm.
12 Ağustos 2011 Cuma
DEMEZ OLAYDIM
En son postta içim kıpır kıpır mı demiştim? Hay demez olaydım. Her şey yolunda giderken birden kocacım ayağını kırdı. Veeee benim için kabus oldu. Yani kırılan ayağa mı üzüleyim yoksa kendime mi bilemedim. Taşınma öncesi gerçekten çok kötü oldu. Tabiii herşeyden önemlisi onun sağlığı ama benim için de bir stres kaynağı. Nereye yetişeceğimi şaşırdım. Aklımda yapılacaklar listesi çıkarıyorum , liste bayağı kabarık. Sonra birde bu işleri yapacaklar listesi... Bu liste için aynı şeyi söylemem pek mümkün değil. Çünkü listeyi tek başıma ben göğüslüyorum. Kolay gele demeli bana .
Bu kadar stersteyken emzik meselesine girmek hiç istemiyorum. Zaten girince de işin içinden çıkamıyorum.
Neyse fazla uflamak puflamak iyi olmaz.
Sözün kısası kolay gelsin bana.
Bu kadar stersteyken emzik meselesine girmek hiç istemiyorum. Zaten girince de işin içinden çıkamıyorum.
Neyse fazla uflamak puflamak iyi olmaz.
Sözün kısası kolay gelsin bana.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)