31 Aralık 2011 Cumartesi

zeynep ve kreş

      2011'in son yazısını yazıyım dedim ve yayınlanmamış bu yazı ile karşılaştım. Hiç değiştirmeden öylece yayınlıyorum

      Yazasım var veee yazamıyorum. Çünkü vakit bulamıyorum. Bu kadar bol zamanın içinde  hiç bir şeye yetişemiyorum. Saat 13.00 de dersi biten biri olarak koskoca günü yüyorum ve bitiriyorum.  Ama yine de vakit tok.
    
       en son veli toplantısında kalmışım. Ne toplanmışız ama :))))  Öncelikle korktuğum gibi olmadı. Kızım çok kolay uyum sağladı. Hergün salya sümük bırakırım ve ardımdan 'GİTMEEEE' diye ağlar sanıyordum. Ama kızım kuzum meleğim çabucak alıştı. Tabi sabahları ağlıyoruz azıcık ama oda normal. Nerdeyse ben de ağlayacağım. O saatte evden çıkmak bile tek başına yeterli bir sebep ( 06.30 da kalk 06.45 te evden çık) Ama en büyük problemimiz içimize kapanan gizemli bir sandıkçık olmamız. 3 ayı devirmiş olmamıza rağmen hala açılamadık. Ben mi fazla büyütüyorum bilemiyorum ama çok dertleniyorum. sınıfımdaki benzer karakterli çocuklar geliyor gözümün önüne  Hani hakkını savunamıyan, ezilen,pısırık ,sönük çocuklar. Öyle olsun istemiyorum. Tıpkı evdeki gibi hakkını savunan istediklerini elde etmek için elinden geleni yapan bir çocuk olsun . Yani hayata karşı dimdik ayakta ve tuttuğunu koparan bir çocuk. Oysa aynanın karşısına geçip 'aaaa ne kadar cüzelim ' diyecek kadar özgüven sahibi ancak sosyal bir fobisi var kuzunun. Psikoloğumuz Onu olduğu gibi kabullenin diyor.  Bırakın nasıl rahatsa öyle yaşasın. Ama hayır efendim ben rahat bırakamam suçluluk duyarım zaten. Etrafımdaki herkes abarttığımı söylese de hatta sosyal bulsa da ben bir türlü ikna olamıyorum.  Neyse umarım kabak gülü gibi açılır.

        Bir de öğrendiklerinlerden bahsetmeli. şarkı kapasitesi mükemmel.  Sürekli şarkı söylüyoruz. En favorimiz Atatürk şarkısı. Bir de en komiği Atatürk öldü diyoruz ağlıyor. Kalbimizde yaşıyor diyorum öyle olmaz diyor.  O zaman sen söyle nerde yaşıyor diyorum. Evinde Selanik'te diyor. sadece biraz uykusu gelmiş uyuyor Anladın mıııı? diye de konuyu kapatıyor. Evet kızım küçümenim keşke senin dediğin gibi olsaydı. Keşke ölmeseydi.

              





23 Aralık 2011 Cuma

...............

Babamın küçük kızıydım ben.Elinden tutup bakkala götürdüğü, şeker alıp mutlu ettiği küçük kızı. Küçücük bir kızdım ben kanayan dizleri olan, pembe pembe elbiseler içinde saçı iki yana örülüp prenses ilan edilen. Yetmedi bana bu mutluluk büyümek istedim. Ve bir gün geldi büyüdüm. Babam artık elimden tutmuyor, şekerle alınacak bir gönlüm bile yok. İnsan kanayan dizlerini özler mi? Ben özledim


11 Eylül 2011 Pazar

şimdi okullu olduk

Bugün karı koca bir heyecanlıydık ki sormayın. Eeeee malum ilk veli toplantımız vardı. İnanmak gelmiyor içimden. Daha dün gibi karnımda tekmeleriyle... Sonra kolikle mücadelemiz. Emekledi yürüdü koştu konuştu derken şimdi okullu oldu.

Çok hevesli şimdilerde. Okula gitcem deyip duruyor. Umarım hemen alışır. Yarın oryantasyon çalışmaları başlıyor.  Hep birlikte heyecanla bekliyoruz bu haftayı.

Tepemde rahat bırakmıyor. Şimdilik bu kadar...


16 Ağustos 2011 Salı

hüzün.....





Bir hüzün kaplar bazen beni. Yüreğimin en kuytusundan yükselen bir hüzün... Sonra boğazımda düğümlenir hıçkırıklarım. Kimseye de diyemem... Paylaşmayı da sevmem hüzünleri.  Kimi zaman sebepsiz daraltır beni kimi zaman da....



Aklımda sıraya koyamadıklarım mı beni bu denli daraltan. Yoksa üç gündür eve gelmek istemeyip anneanneye taşınan kızım mı? Ya da gözlerimin içine bakan bir çift hüzünlü göz mü? Belki dostun daralıp kabaran yüreği belki de gözlerindeki çaresizlik yaşları. Bir de derman olamamak var. Sadece dinliyorum ve anlamaya çalşıyorum. Bilmem ki yeter mi su serpmeye yüreklere. Bilmem ki dağıtır mı kara bulutları? bilmem kiiiiii....




Bir de ablacığımı halsiz fersiz bırakan ikizlerimiz var. Onların ağlayan minicik yüreklerine mi yansam yoksa kardeşimin içindeki fırtınalara mı? 





13 Ağustos 2011 Cumartesi

kızım gerçekten büyümüş


Bu resimde görülen kumbara kızıma ait.
Birikim yaptığımız kumbaramız.Bugüne kadar bu paraları ne yapacaksın annecim dediğimde parkta oyuncaklara atacağım diyordu.
Geçen gün birlikte Somali dramını izledik. Görünce televizyonda ben de paraları ve yiyecekleri olmadığından bahsettim. O'nun anlayacağı dilden anlattım biraz. Hassas bir çocuk olduğunu biliyordum ama böyle bir şey düşünebileceğini hiç tahmin etmiyordum doğrusu. Biz bu konuşmayı yaptıktan sonra ki sabah oyun oynuyorduk. Sonra nolduysa kumbarasını aldı geldi ve beni şoke etti. 'Anneeee bu payalayı aç çocuklaya veyelim mi?' Öyle şaşırdım ki ne diyeceğimi bilemedim. Ve inanın Onunla öyle gurur duydum ki anlatamam. Şimdi birlikte bankaya gidip kumbarayı açtıracağız. Paralarıda göndereceğiz.




Önceki postta aşkımın ayağını kırdığından bahsetmiştim. Resim eklememiştim . Onca iş güç varken işte sevgili böyle dinlenmede...




Yazacak çok şey birikmiş yada stres çeneme vurmuş bilemiyorum. ,
Geçen sene okula gelen bir kitapçıdan kızıma masalcı almıştım. 
Malum kızım kitapları seviyor. 
Ancak bu zamana kadar pek verim alamamıştık. Çünkü sonuna kadar dinlemeden sayfaları çeviriyordu. Biraz da spirallere zarar veriyordu( bilerek değil çevirirken) 
Tekrar deneyelim diye çıkardım.
iyi ki de çıkarmışım. Öyle güzel dinliyor ki...
Ben de dinliyorum onunla beraber. 
Çenemde yorulmamış oluyor. 


Pijamalarımızı giydik masalımızı dinledik. Sonra kuzu uyudu bende blogla meşgulüm.



12 Ağustos 2011 Cuma

DEMEZ OLAYDIM

            En son postta içim kıpır kıpır mı demiştim? Hay demez olaydım.  Her şey yolunda giderken birden kocacım ayağını kırdı. Veeee benim için kabus oldu. Yani kırılan ayağa mı üzüleyim yoksa kendime mi bilemedim. Taşınma öncesi gerçekten çok kötü oldu. Tabiii herşeyden önemlisi onun sağlığı ama benim için de bir stres kaynağı. Nereye yetişeceğimi şaşırdım. Aklımda yapılacaklar listesi çıkarıyorum , liste bayağı kabarık. Sonra birde bu  işleri yapacaklar listesi... Bu liste için aynı şeyi söylemem pek mümkün değil. Çünkü listeyi tek başıma ben göğüslüyorum. Kolay gele demeli bana .

           Bu kadar stersteyken emzik meselesine girmek hiç istemiyorum. Zaten girince de işin içinden çıkamıyorum.

           Neyse fazla uflamak puflamak iyi olmaz.

           Sözün kısası kolay gelsin bana.





9 Ağustos 2011 Salı

içim kıpır kıpır

Nerden başlasam bilemiyorum.

Kızımın blogu olduğu için ondan başlamak en doğrusu sanırım.
 En son postta 'emzik Bırak kızımıııı' demiştim. Zira bizim kızın bırakacağı yoktu. 
Bu akşam yatarken Meleğim beni inanılmaz şaşırttı. 
Kızım memeni isityor musun? Ve cevaba inanması zor.
'İstemeeeemm ben aytık büyüdüm.'
Demek ki çok gönülden demişim emzik kızımı bırak diye.

Neyse şimdi geçelim bana.
Dün sabah kuzuyla koyun koyuna uyuyoruz. arkadaşım ısrarla arıyor.
Açasım yok sonra ararım diye geçiriyorum. Sonra açtım telefonu.
Tayinim çıkmış da haberim yokmuş. Nasıl olur yaaaaa. İnanasım gelmedi. Ben bu sene o okulda ne yapacağım diye düşünürken.... Hala şoktayım. Ve çok mutluyum. İnsanın çalıştığı ortamda mutlu olmaması kadar kötü bir durum yok. Tek üzüntüm minik öürencilerimi çok özleyecek olmam. Çünkü beni hiç yormayan çocuklarım var. Hele ki Doğanımı çok özleyeceğim.


Meclis gezisinden bir foto.



Bu da yerli malı haftasından bir foto. 

Her birini çoçuğum gibi gördüğüm öğrencilerimi çok özleyeceğim.



7 Ağustos 2011 Pazar

emzik bırak kızımıııı

Bebekken o kadar çok ağlardı ki Zeynep zorla 3.5 aylıkken memeye alıştırdık. Aslında iyi oldu. Çünkü bir nebze olsun rahatlattı bizi emzik. Ama ben nerden bilirdim ki bir gün başıma bela olacağını.

En büyük stresim tuvalet alışkanlığıydı. Okullar tatil olsun önce çişi öğreneceğiz sonra da emzik bırakacağız diye plan yapıyordum kendi aklımca. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. 1 günde tuvalet alışkanlığı kazanan kuzum emzikten vazgeçemiyor. Önce saklayarak işe başladım. Sürekli anneee memem nerdeeee? diye dolanan bir çocuk. Sıkıyım dişimi dedim ve sıktım vermedim. Sonra nerden bulduysa bir sevinçle koştu ' Anneee buldum mememi buldum' . Bu taktik burada sonlanmış oldu.

İkinci bir taktik olarak da bir arkadaşın tavsiyesi ile emziğin ucunu  yarısından kestim. Eee malum tüm çocuklar korkar doktorlardan. Görünce sordu noldu diye. Ben de doktor artık yasak dedi annecim o yüzden kestik dedim. Biraz mızıldansada kabullendi. İki günü o şekilde geçirdik. Ve sonra yolda giderken arkadan bir sevinç çığlığı koltuk arkalığında başka bir emzik daha. Tam bu iş bitti derken  haydeee yeni baştan herşey.

Şimdilerde ara verdim. Çünkü Zeynep kadar benim için de zor bir süreç. O istedikçe benim için eriyor. Kendimi onun yerine koyuyorum. Çok sevdiğim hatta o olmadan yapamayacağım bir şeyden ayrılmak zorunda olmak. Sanırım çok zor.

Aslında tüm emziklere bir şeyler sürsem tiksinir biliyorum ama içim dayanmıyor. Öyle bir anısı olsun istemiyorum. Bu yüzdendir ki emzik kızımı bıraksın istiyorum. Yani anlayacağınız işi güzellikle halletmek amacım.

Biraz daha emzikli koca dana olarak devam edeceğiz.



Ama benim prensesim emzikli çok tatlıııııı



içimden geldiğince...


Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim.. Önce duruyorum... Sonra susuyorum... İçimden çıkan lafların etrafı ,yangın yerine çevireceğini düşününce kilit vuruyorum dilime.. sonra Yan! diyorum içime!...Sadece sen yan! Ve Dayan! diyorum gönlüme!... Herkes mutlu olsun! Sen dayan!..






2 Ağustos 2011 Salı

tatil bitti






2 Haftalık ttailin ardından döndük Ankara'ma... Nereye gidersem gideyim bende hep Ankara'ya özlem oluyor. Sadece sevdiklerimi evimi değil memleketimi de çok özlüyorum.
Keyifli bodrum tatilimizden biraz resim ekliyorum. Herkese hayırlı ramazanlar...


16 Temmuz 2011 Cumartesi

HOŞGELDİNİZ DÜNYAMIZA SENA VE NEDA BEBEK

Hoş geldin bebek,
Hoş geldin. Masum yüreğini alıp, karşı kıyıdan yürüdün geldin buralara. Ellerinde ışığı sönmemiş yıldızlar, gözlerinde yeni dünyaya salınan ilk şaşkın bakışların ışığıyla sen de merhaba dedin taze güne, aydınlığa. Avuçlarında ötelerin temizliği ve sıcaklığı var hala. Kalbin bir kuşun kalbi gibi ürkek ve kırılgan. Tenine henüz değmemiş rüzgarın hoyrat eli. O kentin ortasında henüz yenisin, çok yenisin. Annenin sıcak teni, şefkatli elleri ve merhametle atan yufka kalbi senin için çarpacak bundan böyle. Şarkıları, ninnileri senin için söyleyecek.
Hoş geldin bebek aramıza.
Annene ve babana hoş geldin.

Hoş geldin bebek,
Dünyaya, hayata, acılara, hüzne, sevince…
Bu sıcak ve tehlikesiz günlerin ardında sen de yalnız düşeceksin hayatın girift yollarına. Dikenli çalılara sen de takılacaksın. Sen de üzülüp sen de ağlayacak, yorulacaksın uzun yollarda. Bekleyeceksin hayallerini, bıkmadan bekleyeceksin. Rüzgar senin de yüzünü kanatacak. Gözesi uzak iklimlerin yağmurlarından medet umacaksın yılmayası. Islanacaksın çapkın rüzgarlarda… Serseri fenerler seni karanlıklarda bırakacak ummadığın bir zamanda. Keşişin hileli tespihleri eşiklerini aralayacak. Bir başına kalacaksın dar zamanlarda.
Hoş geldin bebek,
Bumerang yokuşuna hoş geldin…

Hoş geldin bebek,
Dönüşü olmayan bu yola hoş geldin. Yasemin, mine kokulu günlerinin ardından naylon kokulu sabahlar bekleyecek seni. Derin ve masmavi göklerin ardından isli semalar düşecek ufuklarına. Sevinci ve umudu hayat ipliğine dizmenin yollarını öğrenmelisin en başta. Her yanı diken dolu bitkiyi karanfile dönüştürmeyi bir de… En büyük ihanetleri kozasında dokur zamanın cadı eli. Sen en büyük ihanetleri en büyük sabırlara bilemeyi öğren. Bir eski evin cumbasından sokağa taşan pembe bir sardunyanın yaprağında saklı biyesi eskil sevilerle örülmüş güzelliğin esrarı. Kırılgan bir saba yeli sana getirecek bir hüzünlü sabah türküsünü. O türküye seslenmelisin belki de.
Zira yalnız kalacaksın sen de günün birinde..
Hoş geldin bebek,
Şaşıfelek çıkmazına hoş geldin…
Hoş geldin bebek,
Sağanak sözcüklerin ortasına hoş geldin. Dilin kıyısına, sözün tepelerine, kelimelerin ülkesine…Eşkin bir kısrak inletirken vadiyi, sen de koşacaksın rüzgar gibi yamaçlara zamanı geldiğinde. Zaman sırça kadehte demlenirken, günler oyalanırken büyüyeceksin bir anda. Nice günler akacak zamanın yanağından. Dingin bir günün bilinmezliğiyle karışacaksın sen de hayata, insanlara. Ne zirveler çökecek gözlerinden. Sesini duyuramadığın vakitler gelecek hiç bitmeyesi. Erken çiçeğe durmuş bir bahar dalı gibi kuruyacaksın meyve vermeden zaman zaman. Gün gelecek mutluluktan esriyecek başın, dönecek çark-ı felek gibi…Ebem kuşakları geçeçek başının üzerinden. Renkleri tutmaya çalışacak ve peşinden koşacaksın. Dudaklarından aşkın tarihini okuyacak annen ve dahi baban.
Zira sen de seveceksin günün birinde…
Hoş geldin bebek,
Sevda ülkesine hoş geldin…
Hoş geldin bebek,
Sevgilerinle, özlemlerinle, tutkularınla üstesinden geleceksin hayatın. Şükredeceksin, karamsar tablonun kahramanı olmadığına. Benim temennim ve dualarım bu yöndedir bebek. Keşke hayatı bizim okuduğumuz gibi okumasan, bizim baktığımız gibi bakmasan, bizim çektiğimiz gibi acı çekmesen. Bütün kötülüklere inat, bütün güzellikler hep senin olsa. Ebem kuşakları eksilmese üzerinde. Güneş hep seninle yürüse. Irmaklar senin için aksa. Günler senin için uzasa.


11 Temmuz 2011 Pazartesi

ordan burdan şurdan

Saat gece yarısını çoktan geçti. sevgilim ve kuzucum uyudular. Aslında benim de çok uykum var ama nedense yüreğime bir hüzün çöreklendi. Yine kağıda ve kaleme düştü dilimden dökemediklerimi dökmek.

Önce kuzudan bahsetmeli; ilk günkü aksiliklere rağmen çok çabuk öğrendi çişi söylemeyi. Yani halihazırda tuvalet alışkanlığı kazanmış bir kuzucum var. Bunun rahatlığını ve huzurunu yaşamakla beraber bir yandan da stresdeyim. Çünkü daha zor bir görev bekler beni. Emzik bıraktırma. Sanırım bu daha da zor olacak. Alt yapı çalışmaları devam ediyor lakin Zeynep ' ben daha çüçüğüm büyümedim heeep emcem mememi heeep' diyerek hevesimi kursağımda bırakıyor. Bakalım nasıl zor günler bekliyor beni.

Bu arada inanılmaz bir çene yaptı kızım. Hiç susmuyor. Bu aralar en büyük derdi neden nerden ve niçinler.Genelde aramızda geçen konuşmalar söyle;
Zeynep: anneee
Ben : Efendim canım
Zeynep: bunu bana kim aldı?
Ben : ben aldım kızım
Zeynep: yerden aldın anneee
Ben : mağazadan aldım annem
Zeynep: hangi maza anneeee
Ben :mothercare annem
Zeynep: maza nerde anneee
Ben :panorada kızım
Zeynep: pamam panorada

Yani anlayacağınız sorular sorular cevaplar. Ama bu konuda inanılmaz sabırlıyım. Her soruyu cevaplıyorum. Uzun uzun anlayacağı cümlelerle ifade etmeye çalışıyorum.

Lakin sabırsız olduğum dayanamadığım konularda var tabiii. Mesela bu mızır mızır mızıldanmalar. Ne zaman geçer bu krizler yaaa bir bilen varsa söylesin yaaa. En olmayacak şeyler için saatlerce ağlama kapasitesine sahip tek çocuk sanırım. Banyodan sonra üstümü giyinmeyeceğim diye bir buçuk saat ağlayabiliyor.Sonra ben hayırı evete çevirmem diye inat ediyorum kızım da da bambaşka bir inat-sanırım eşek inadı- öyle devam ediyor. Sonunda etrafımızda kim varsa orta yolu falan buluyor. Bir de bizim ki çok bilmiş ağlarken kalbim acıyor diye ağlıyor. Yani beni nerden vuracağını çoookk iyi biliyor.

Birde okullar kapandı ve benim gece hayatım başladı. Bayılıyorum sabahlara kadar oturuyum akşamlara kadar yatıyım. Tabii Zeynep müsade etmediği için erken kalkıyoruz.

Ne çok yazacak şey birikmiş. Cumartesi büyük gün. İkizler aramıza katılacaklar-umarım sağlıkla kucağımıza alırız-. Çok heyecanlıyız çoook Kızlardan biri Zeynep'in. Onun deyimiyle sağdaki. Neden bilmiyorum ama en baştan beri sağdaki bebek benim diyor. Bakalım kıskançlık krizleri nereye varacak. Teyzeyi paylaşabileceğini hiç sanmıyoruım. Ama tek isteğimiz bebekler içinde Zeynep için de en az zararla bu dönemi kapatmak. Bebişleri görüp hemen kaçıyoruz buralardan iki hafta yokuz lakin bodrum bekler bizi

En önemli konu en sona kalmış olsun. Pazar günü evlilik yıldönümüzdü. Biz iki gün kutladık. Cumartesi Zeynepli pazar Zeynepsiz. Zaman nasıl da hızlı geçmiş. Tam altı yıl olmuş. İnanasım gelmiyor. Oysa her şey daha dün gibi. Belki kocacığıma doyamadım ya ondan böyle geliyor bana. ve son olarak sevgiliye mesaj;
'Önümüzde daha uzun yıllar bizi bekliyor olsun lütfen.
Gerçi ne kadar uzun olursa olsun,bu ömrümde sana doyamam ki ben...
SENİ ÇOK SEVİYORUM sevgilim, arkadaşım,dostum, dert ortağım, kuzumun babası......


9 Temmuz 2011 Cumartesi

yine miiii?

Hep aklımda bloga bir şeyler eklemek var. Sürekli kafamı meşgul ediyor. Yazmak istiyorum hep yazmak. Kahvaltıdan sonra yazarım, zeyneple biraz oynayım sonra yazarım, çorba yapıyım öğle yemeği hazır olsun sonra yazarım..... derken sürekli ertelemelerdeyim. Ve tam oturdum bilgisayarın başına kuzucuk geldi ' anneeee memem yerdeee, uykum geldiiii.' Anlaşılan yazmamam için herkes ve de herşey elbirliği yapmış. Ama yazasım çok var yaaaaa


5 Temmuz 2011 Salı

çişin var mı anneciiiimmmmm?

son 4 gündür nasıl bıktırdım kızımı anlatamam. Zırt bırt çişin var mı annem,tuvalete gidelim mi, lazımlığa mı yapmak istersin yoksa klozete mi? ..... sorular sorular ve Zeynebimin çıldırışları. ' yok didim sanaaa, pamamm yaa pamam , yapcam işte altıma yapcam , sölemiycem' ahhh ne zor şeymiş bu tuvalet alışkanlığı yaaaaa. İlk gün hiç öğrenemeyecek zannettim. Herkesleri arayıp ne ya pacağım ben hiç söylemiyor bu diye teselli dilendim. Neyse ki gecemiz çok iyiydi. Saat üçte ve beşte üşenmeden kaldırdım çişe ve yatağı kirletmeden ilk günü atlattık. Ertesi gün sadece iki kere yaptı altına veee bu benim için bir mucize sevinciydi. Gece yine kaldırdım ve sorunsuz atlattık. 3. gün gündüz sadece bir kere kaçırdı oda yetişemediğinden. Tam bu iş bitti dedim kiii gece ben uyanamadım ve yatak sırılsıklam yatak yorgan yıkandı. İyi ki tedbir almışım da alta geçmemiş. Bunun için kızımın zuzu annesine teşekkür etmeliyim sanırım. Elleri ile diktiği o bez çok işimize yaradı. Velhasıl bu işi kıvıracağız sanırım.
Zaman bulup da yazmak ne iyi oldu ama şimdi dibimde tyen oynamak için kızım beni bekliyor. neyse buna da şükür...



2 Mart 2011 Çarşamba

yüreğimin gam teli

herkesin yüreğinin gam teli vardır. Şimdi dokundu dinlediğim türkünün sözleri yüreğimin tellerine...

Gidişleri beni bu denli çaresiz bırakan. Yüreğimi bunca sıkan, tahammüllerimi bitiren, tbbessümlerimi ufka sürükleyen, Gözümün ferini silen, Sevda ateşini yakan , Uykusuz bırakan geceleri.... Gidişlerin.... Yalnızlığım... Nicedir bu hallerimin sebebi sen hep sen...

Sonra en olmadık zamanlarda çöken hüzün var yüreğime. Vicdan azaplarım, yetişemediklerim, yetemediklerim, yitirdiklerim, anneliğim, evlatlığım sonra sevdalı hallerim. Serde çok şey var yine sıraya koyamadığım.


13 Şubat 2011 Pazar

İlk Göz Muayenemiz

İlk göz muayenemize gittik sonunda. Biraz geç kalmış biraz ertelenmiş biraz fırsat bulamamıştım. Veeee sonunda gittik. Kuzucuğun gözleri kanlanıp sol gözü küçülünce artık şart oldu. Bu vesileyle gitmiş olduk. Bu arada Ali Emir'imizi de götürelim dedik. Bir kaç göz hastanesini arayınca İlgi göz hastanesinde karar kıldık. Çünkü en erken tarihe randevu veren o oldu. Neyseki caillou sayesinde göz ölçümlerimiz yapılmış oldu. Kuzucuk makinenein içinde caillou var zannetti. O içerde caillou ararken ölçümler yapılmış oldu. Neyse ki sonuç iyiydi. daha sonra doktorumuzun odasında da biraz sıkıntılı olsada muayenemiz tamamlandı. Herhangi bir bozukluk çıkmadı. Şaşılık v.s. yok. Yalnızca mikrobik ve alerjik bir durum var.İki damla verdi doktorumuz. Tek sıkıntımız damlaları yaparken feryadu figanlarımız.

Bugün tatilin son günü. Yarın tempo başlıyor. Bakalım anneanne ne yapacak yarın. Zor bir gün olacağa benzer. Allah kolaylık versin demeli herhalde.




9 Şubat 2011 Çarşamba

KIZIM RÜYA GÖRDÜ 'BABA BABA BABA'



Minik kuşumu uyuttum ve oturdum nete. Eeeee onunla bilgisayar açmak kitap okumak falan hak getire. 'Anneeeee senin bisi kayu aç' sesleri açmayınca ağlamalar falan falan. İşte bu nedenle ki Zeynep ne zaman uyur ben o zaman kendime vakit ayırırım. Önce biraz kitap okudum. Sevgili Pınar Reyhan'ın tavsiyesi üzerine aldığım Abra Kadabra var elimde. Sonra da biraz nette gezindim veeee kuzucumun bloğunu zenginleştireyim dedim.

Bu arada kızım büyüdü ve benden özür bile diliyor. Ne mutlu bi duygu bu Allah'ım. Daha dün karnımda olan hani bebek olup cıngar çıkaran hani daha agu bagu deyip konuşamayan yavrum şimdiii kocaman bir kız olmuş ve annesinden özür diliyor. Ne güzel gözlerimin önünde onun büyüdüğünü görmek. Ne güzel onunla büyümek onunla büyülenmek.

Bir de kızım bugün rüya görmüş. Babaa diye uyandı. O baba dedi benim yüreğim dağlandı. Minik dudaklarından minik cümlelerle anlattı rüyasını. 'anneee baba uç gittiiii in baybay' 'baba ben nana' Tercümesi: Anne babam uçağa bindi indi gitti. Babamla ben oynadık. Yavrucum özlemiş babasını. Ayrılıklar böyle daha da çok axıtıyor canımı. Önceden anlamıyordu baba gitti geldi farkında ddeğildi. O büyüdü zaten zor olan ayrılıklar iyice çekilmez oldu. Benim yüreğim daha çok parçalanıyor. babayı özleyen kızımamı yansam yoksa yavrusundan ayrılmak zorunda kalan babaya mı yoksa babasız çocuk büyüten ve kojasız kalan bana mı :(((( Ahhhhh derin bir offff çekesim geldi. Bu düşüncelerin arasında boğuluyorum. Dar geliyor zaman ve mekan dar geliyor bana dünya.

Veeeee yatma zamanı geldi. Herkeslere iyi geceler.


4 Şubat 2011 Cuma

kuzu uykudaaaa

Bugün itibari ile tatilin ilk haftasını bitirmiş bulunuyoruz. Veee ben bunu üzülerek ifade ediyorum. Kızımla son derece yorularak geçirdiğim bir tatil aslında ama en azından onunla dolu dolu geçiyor. Kızım bana doyuyor ben ona doyuyorum. ( hatta o kadar doydum kiii kusasım var :((((...... ) Gerçekten çok yorucu geçiyor günler. Benim için tatil demek yan gelip yatmak demek. Oysa kuzucum sağolsun gece 1 de yatıyor. O da elektirikler gitti yalanıyla. Evet itiraf ediyorum yalan söylüyorum yoksa 'anneeee cızgıııı ' sesleri eşliğinde yerde uzanıp çizgi film izliyoruz. Tabii olan benim belime oluyor. Kalkamıyorum yerden. Sabahları çok erken kalkmıuyor Allah'tan da bi nebze dinleniyorum.

Şu an uykuda meleğim. Önümüzdeki hafta onu bırakıp 3 günlüğüne kaçmak niyetim var bakalım gerçekleştirebilirsem biraz rahatlamış olurum aslında. En azından ruhuma iyi gelir diye düşünüyorum. Bakalım hayırlısı olsun.

Hazır Zeynoş uyumuşken biraz blog biraz kitap biraz tv.....


29 Ocak 2011 Cumartesi

içim sıkkıııınnnn

Kim bilecek ciğerimde yaram var?
Hoşgeldin ölüm, yüreğimin köşesinde kaşımın üstünde yerin!
Senden korkmayacak kadar onurlu yaşadım!


KARMA KARIŞIK


Aslında çok yazasım var... Sadece zaman bulamamak benimkisi.. gece yarısı uyuyan bi çocuk, harap olan ben ve uyuya kalışlarım sonrası.

Öyle çok şey var ki anlatmak istediğim. Ama hep hüzünlerim bastırıyor mutluluklarımı.Güzel şeylerden bahsetmek istiyorum peşi sıra sürüklesin tüm güzellikleri diye . Oysa yüreğimin ortasına çöken hüzünleri savamıyorum. Tam başlayacakken söze kara gözleri gelip oturuyor kalemimin ucuna. sonra kızımın bloğunda ondan söz ediyorum. Babaya duyulan özlem aşkıma duyulan özlem aşkım varken aşkım yokken................. kendi dağılmışlığım yansıyor satırlara...

Neyse diyerek söze başlamalıyım sanırım. Bu aralar biraz hasta kızım. Dedemiz ve dayımız hasta olunca tabiii kaçınılmaz oldu ama dayıya bakarak bayağı iyi durumdayız. İlaçlarla atlatmaya çalışıyoruz. Hastalığın biraz huysuzluğu olsada ALİ EMİR 'imizin gelmesi neşe kaynağı oldu kızıma da bize de. Bi yandan çok seviyor bebeğim bi yandan hem bebişi hem de anneanne dede ve teyzeyi paylaşamıyor. Yani herkes yalnız Zeynebin. Herkes en çok Zeynebi sevmeli Zeynep ise canı kimi isterse onu. Böyle takılıyor bu aralar. Anlatmaya çalışıyorum ama doğal olarak anlamıyor. IIIııııııı diyor her defasında.

Bu arada sonunda tatile kavuştuk. Biraz zor geçeceğe benzer. Çünkü yarım bırakılmış bir tuvalet alışkanlığımız var başlanacak. Bakalım ilk mesai yarın.Allah bana kolaylık versin diyorum.

Neyseki kuzucuk uyurken iki satır yazmış oldum.

Nasıl başlarsa başlasın cümleler son sözüm hep aynı SENİ ÇOK ÖZLEDİM KOJAJIMMMMM


20 Ocak 2011 Perşembe

TEŞEKKÜRLER SEDACIM


cep telefonuma gelen bir mesaj uyandırdı adeta beni. Bir arkadaşım bebeği için oluşturduğu bloğun linkini göndermiş. Bir türlü göremediğim kızını görmek nasip oldu dostumun. Böylece neden bu kadar ara verdiğimi sordum kendime veeeee ilk fırsatta yazıyorum.

aslında hep bunalım anlarda seöiyorum kendime kalemi kağıdı arkadaş olarak. Babamız yine yok ve biz yine bunalımlardayızz kuzucumla. Alışılır sandığımız ayrılık bizi daha da derinden etkiliyor. Bir de zeynebim dile getirince özlemleri benim için her şey daha da çekilmez oluyor. Kendi özlemlerimi bir yana koyup onun için yanıyorum için için... Babaya küs kızım 'ben baba küşş' 'baba piiisss' en çok söyledikleri. Ama yapacak bi şey yok.Alışmak zorundayız alışmasak da böyle yaşamak zorundayız.

Bütün bunların yanında kızımın acayip dili açıldı. Her duyduğunu öğreniyor o kadar ki öğrenmemesi gerekenleri bile :))) Bu arada bu 2 yaş sendromunu dorukta yaşıyoruz. ne zor şeymiş bu yaaa....


14 Ocak 2011 Cuma

yine yeniden


1 yılı aşkın bir süre sonra tekrar kavuştum bloğuma. Neden vakit bulamamak mı yoksa ruhsuzluk mu bilemiyorum.Bazen böyle olur bana yazamam. Dilim lal olur konuşamam, gözüm kör olur göremem. İşte böyle günler di geçen o bir sene.
Şimdi içimden geldi sıcacık bir merhaba demek istedim.