17 Kasım 2009 Salı

ancak fırsat bulabildim

Okullar açıldı. Ama bir açıldı pir açıldı. Hiç vaktim yok gerçekten. Okulda mini mini birlerim evde zeynoşum derken tempoya ayak uyduramadım. Bilgisayarı açıp uzun uzun yazamadım. Aslında elime geçen kağıtlara karaladım üç beş şey. Ama ertelemek de istemiyorum hiç.

Kızım büyüyor tam bir bıcır oldu mesela. Bunları atlamak istemiyorum.
Mesela dün yürümeye başladı tembel kızım. epeyce zamandır kendini deniyordu ama bir kaç adımı geçmiyordu yürümesi. Şimdi arada yürüyor çoğunlukla emeklemeyi seçiyor. Dedim ya tembel işte :))


18 Eylül 2009 Cuma

1'e ramak kaldı

Hayata 4060 lık bi tontiş olarak başlayıp ağlamalarla zırlamalarla küçücük kalan. Beni uykusuz bırakan, yoran, bazen kendisiyle birlikte ağlatan,hayatta başıma gelen en güzel şeyim olan babasının ve annesinin bitanesi küçücük süt kokan kuzucum var ya hani işte o artık 1 yaşına sadece günler kalmış kocaaa bir kız. Aslında çok şaşırıp imrenerek izliyorum kızımı. Geçen sene bu zamanları düşünüp bi kez daha hayret ediyorum. Daha dün gibi bir yandan doğum korkusuyla ağlayıp bir yandan da yavrumu kucağıma alacağım heyecanıyla geçen günler. Daha dün gibi miss kokusunu içime çekip emziripte göğsümde uyuttuğum günler. Ama zaman hızlı geçmiş. Bu zaman da Zeynebim büyümüş ben küçülmüşüm sanki. sanki zaman benden çok şey götürmüş yaşadığımız o zor günlerde.


8 Eylül 2009 Salı

ortaya karışık oldu biraz

Okullar açıldı tempo başladı. Pazartesi günü seminer vardı. Beni bunca sıkan boğan bi seminer. Aslında aklım orda olsa güzelde geçebilirdi. Ama ben mi o gün semineri dinleyen yoksa seminer miydi beni dinleyen... Aklım hep başka başka yerlerde. Evde beni bekleyen kuzucumda mesela. Sonra gurbete gönderdiklerimde sonra yarin hasretinde. Yani özlemlerde aklım. Yüreğim orda olmayı kabul etmedi bi türlü. Bir handikapın ortasında boğulup kaldım öylece sıraların insanların eşyaların arasında.

Hayatım boyunca hep nefret etmişimdir beklemekten, ömrünün geri kalanındaki bekleyişlerden bi haber... Sanırım hep insana en zor gelenler yaşadıkları. Kaldıramam dedikleri. Oysa yaşayınca kabullenmek zorunda kalıyorsun hoş başka bir alternatifin de yok ya...

zeynebime gelince o hızla büyüyor. Dişlerini hala çıkaramadan. İki dişli canavar olarak kaldı. Allahtan salyalı geçirmiyoruz bu diş dönemlerini. Tam iştahımız açıldı ohhh beeee :))) derken yine nerelere gitti bu iştah.Dişler tam olarak tamamlanana kadar gelgitlerde olacak sanırım iştahımız.

Çalışan annelerin ortak yanı sanırım çocuklarıyla birlikte olamadıkları her zaman dilimi için, özür mahiyetinde oyuncaklara boğmak çocuklarını. Belki yanlış ama insan kendine engel olamıyor. Allah'tan kızım oyuncakla oynamayı seviyor da kendimi rahatlatıyorum bu düşünceyle.Aslında biliyorum ki ;Onunla kaliteli vakit geçirmek esas olan. Az da olsa var olan zamanı onun için en iyi şekilde doldurabilmek. Umarım düşündüklerimi yaşama geçirmekte zorluk çekmem.

Bir de merak ettiğim Zeynep dile gelse neler söylerdi acaba bana. Eleştirip kızarmıydı yoksa canım annem sen çok iyi bir annesin dermiydi. Aslında merak ettiğim gerçek şey ben mutluyum sen merak etme cümlesini koparabilirmiydik ağzından. Biliyorum saçma ama ben bütün bunları düşünüyorum. Hatta itiraf etmeliyim ki bundan daha fazlasını ve daha saçmasını :))Bilmem ki bütün kadınlar mı anne olunca kendini böyle psikopata bağlar yoksa ben miyim abartan. Belki ruhumun çok sıkkın oluşu beni iyice yoran.Napalım canım ben de böyleyim. seven böyle kabul etsin ama değil mi?

Çooookkk uykum var çooookkkk. İstediğim saatte kalkmak istiyorum. Gece uyanmamak deliksiz uyumak, dinlenmiş ve mutlu olarak uyanmak, Birde zeynebin çok yemek yemesini istiyorum,hasta olmamasını istiyorum, ben işe gidince uslu uslu beni beklemesini istiyorum. canım kocacım ve abimler artık gelsin istiyorum,Ahmetim ankaraya gelmeye ikna olsun istiyorum, ablalarım için herşey güzel olsun istiyorum(buraya yazamıyorum o isteklerimi) allah annemle babamı başımızdan eksik etmesin istiyorum, Mutluluk istiyorum huzur istiyorum, istiyorum istiyorum istiyorum... Daha çooook şeyler istiyorum. Ama boşuna dememişler ''vermeyi istemeseydi istemeyi vermezdi'' diye. Ben isteyimde...

Çok ve boş mu konuştum (pardon yazdım demeliyim) Neyse işte yaaaa normal karşılayın bu aralar


2 Eylül 2009 Çarşamba

suçluyum..




Suçluyum hem de çoooook... Küçücükken seni bırakıp işe gitmek zorunda kaldığım için suçluyum. Kimbilir belki sana yetemediğim için sonra seni öyle evde boynu bükük bırakıp bensiz bıraktığım için. Yani suçluyum ve suçumun cezası neyse razıyım:((((

Tam iki gün oldu okullar açılalı. Yani iki gündür yüreğim bin parça. Aklım sende ruhum sende. Bugün giderken öpüp koklayamadım bile. Kıyamadım sana uyanırsın diye. Biraz da anneanneni düşündüm dinlensin diye. Malum sana yetişmek zor zanaat. Kokunu da yanımda götüremeyince zaman hiç geçmedi. Seni bu kadar emin ellerde bıraktığım halde bu kadar zor geliyor gitmek. Başka türlüsünü düşenemiyorum bile. Bazen düşünüyorum belki bir gün bana keşke çalışmasaydın beni bırakmasaydın der misin diye? Yada ne biliyim işte buna benzer şeyler.Aslında herşey senin için kazandığım parada sana tüm emeklerimin sana olduğu gibi.

Bugün biraz huysusluk yapmışsın. Kapıya bakıp bakıp ağlamışsın ben gelmiyorum diye. Şimdi bütün bunları bilince yarın sabah nasıl giderim bilemiyorum. Zaten çok zor gelen gitmeler imkansıza dönüşecek. Anneannen sen üzülürsün hasta olursun diye bi soluk bile yalnız bırakmıyor seni. Hiç bir iş yapmıyor meleğim sen ağlama diye. Yani bırakıyorum seni ama bi yandan da içim çok rahat. Çok iyi bakıldığını bilmek huzur veriyor. Ben işten gelince sevincini de anlatmak gerek doğrusu. Kahkahalar bi yandan el çırpmalar bi yandan. Bi de sevincinden o yana bu yana dönmelerin var. Beni görünce verdiğin bu tepki her ne kadar hoşuma gitsede beni çok sevmem ruhumu okşasada acımı hafifletmiyor. Çünkü odadan çıkınca koşar şekilde peşimden geliyorsun bacağımı yakalayınca da saldırıyorsun bana beni al diye.

Çok özür dilerim ceylan gözlü yavrum. İnan şu hayatta en son isteyeceğim şey senin ağlaman.
Umarım büyüdüğün zaman beni anlarsın.

Seni çok seviyorum cnm kızım









28 Ağustos 2009 Cuma

Bir türlü çıkamayan dişler kızımı bunca huzursuz yapan beni de uykusuz bırakan. Hiç sıkıntı vermeden bi solukta çıkan dişlere inat bu seferkiler çıkmamaya yeminli sanırım. Kuzucum çok huzursuz özellikle de geceleri. Neyse beyaz incilerimizin bir an önce çıkması temennimiz.


Babamız gideli nerdeyse 20 gün oldu. neyseki internet varda babası kızımın gelişimini görüyor. Canlısı gibi olmasa da onların nette bile kavuşması bana moral oluyor.

Bu aralar anakız son vakitlerimiz. salı günü askerlik başlıyor :))) Yani okul açılıyor ve kızım anneanneyle başbaşa kalacak. Ben onu merak edicem meleğim beni özleyecek bakalım nasıl geçecek zaman. Bir de okulun belli olmama stresi var. Ne kötü şey şu norm fazlası olmak yahuuuu. her sene başka okul başka insanlar başka öğrenciler başka veliler. Her sene aynı stres aynı sinir. Neyse umarım gönlüme göre olur.

Birde kızıma site yaptım. yetişemiyorum doğrusu blog, site ,hamilelikten beri tuttuğum günlük(el emeği ten kokusu mürekkep kokusu benim için en özeli o) Birde bebeğin güncesi kitabı. Yazarken bile ne uzun sürdü. Ama çoook şey bırakmak istiyorum kızıma... Yazılar anılar ona ait en önemli eşyalar. Tabii bunlar elle tutulup gözle görülenler. Birde mutlu bir insan yetiştirmek. sağlıklı ve güzel bir bebeklik çocukluk gençlik....... Yani huzur benden ona armağan mutluluk sonra özgüven terbiye edep ahlak başarı sağlık...... güzellik v.s. daha yazmadığım beynimin kıvrımlarından geçipte sıraya koyamadığım nice güzellikler. Herşey onun olsun. Dünyada güzel kabul edilen değerli olan ne varsa hepsi onun. Belki hepsini veremem ama ben üzerime düşeni yapmaya yeminliyim.

Kuzucum bu aralar emekleme işini iyice hızlandırdı. heleki bir kapı sesi duysun hızle emekliyoruz acaba dede beni yine götürürmü? Yalvaran gözlerle bakıyoruz eğer gidemezsek önce yıkılmış bir eda sonra hıııı hıııı diye bana derdini anlatma sonrada sonuç değişmemişse ağlama. Ama kızımın suçu yok hep dedesi alıştırdı onu parklara bahçelere:)))

Bir de kötühaber var tabii. Kızım artık emmiyor. Tam üçgündür emmek istemiyor. Yani 11 ay süren emme maceramız burada sona erdi. Yani kızım benden bi adım daha uzaklaştı. İlginç belki ama doğumu da ben aradaki bağın azalması olarak görürdüm. İçimdeyken en yakınımdayken dünyaya gözlerini açınca benden bi adım uzaklaşmıştı. Emzirmek ise aramızdaki en güçlü bağ. Şimdi oda koptu. Oysa ben 2 yaşına kadar emzirmek istiyordum:((( Neyse bu kadar süre emzirebilmek içinde bayağı bir mücadele verdim doğrusu.

Çok uykum geldi vakit bulunca görüşmek üzere...




16 Ağustos 2009 Pazar

Hasretten fırsat kalmadı galiba :))

Kızım için oluşturduğum blog biraz hasret nameleri ile doldu. Şöyle bi bakınca yavru kuşumun gelişiminden neler yaptığından hiç bahsetmemişim. Şimdi sıra kızımda galiba.

Babamız gelince ilk fırsatta tatil dedik ihtiyacımız olan. Ve ilk üç kişilik tatilimize çıktık. Ben çok uzun süren tatilleri sevmem evimi sonra ankarayı çok özlerim. sessiz sakin ve bir o kadar da güzel olması hasebiyle Datçayı seçtik tatil için.Kızım ilk iki gün pek hoşlanmadı denizden. Her deneme göz yaşlarıyla sonuçlandı. Sonra öyle bir alıştı ki çıkmak istemedi sudan. aslında önceleri zor geçer diye düşünmüştüm hem yolculuk hem de tatil. Ama korktuğumuz gibi olmadı. Hiç üzmedi ceylan gözlü kızım.

Tatilden döndüğümüzde göreve çok az kalmıştı zaten. Eş dost ana baba derken o zamanda çok kısa sürede bitti.Ve gözü yaşlı uğurladık aşkımızı.

Tabii bütün bunlar olurken kızım bayağı büyüdü. Emeklemeye başladı. Şimdilerde koltuklardan kanepelerden tutunup yürüyor. sonra suyu öğrendi. su isteyince bu buuu diyor. Hem kelime hazinesi gelişti kızımın hem de yeni yeni hareketler öğrendi. Kızınca seni seni deyip parmak sallıyor, bıktım diye yaka sallıyor, kafaları çarpıp tostos yapıyor. Ve benim en çok hoşuma giden el öpüyor. Yani büyüyor artık ve ben bunu görmekten büyük keyif alıyorum. Daha görülüp yaşanılacak öyle çok şey var ki... Umarım o güzel günleri hep birlikte görebiliriz.



13 Ağustos 2009 Perşembe

yine gitti



Yine gitti. Giderken de yüreğimide götürdü. Sonre gülüşlerimi mutluluğu belkide. Bir garip hüzün kaldı ondan geriye yüreğimde. Bir de kuzucum yavrucum ondan emanet. Ve yine hasret, yüreğimin kaldıramayacağı kadar ağır.

Bir önceki yazımda geleceğinden bahsetmiştim kara gözlü yarin. Şimdi yine hüzünle gidişlerden bahsediyorum.Yani hayat tekerrürden ibaret. Gitmeler kalmalar özlemlerden ibaret bizim tekerrür eden hayatımız. ama bu sefer daha da zor, hem benim için hem aşkım hem de zeynebim için. Bu sefer bekleyen iki çift göz ağlayan iki çift göz...bilmiyorum kızım farkında mı babasının yokluğunun. Aslında ben ikimizin yerine de üzülüp gözyaşı döküyorum.

Yine sığındık limanımıza. Yine anneannedeyiz yine paylaşıldıkça azalıyor hüzünlerimiz. Yine yalnız olmadığmızı bilmek güven veriyor. Onlarsız bi hayatta ne yapardım bilemiyorum.aslında Şimdilerde daha çok uyuyor daha çok dinleniyorum ama kocamı özlüyorum. Yine şükranlarımı sunuyorum biriick aileme iyiki varsınız iyiki yanımızdasınız kzıım ve benim için vazgçilmezsiniz

Kocacım hayat arkadaşım can yoldaşım eşim seni şimdiden çok özledim.




14 Temmuz 2009 Salı

kalemim tutuk

uzunca bi zaman oldu yazmayalı. Çoook yoğun geçiyor günler. Babamızın hasretini biraz olsun dindirmeye çalıştık misafirlerimizle. Teyze,yenge,dayılar,kuzenler .... gezmeler tozmalar derken babasız son günümüz. Yani yarın kavuşacağız. Biz onu özledik oda bizi tabiiii.

Bu arada zeynoşum da büyüdü. Çok çabuk çıkardığımız alt dişlerden sonra üst dişlerin inatçılığı bizi yordu. Bu arada kızım yeni yeni şeyler öğrendi. Ama halaaaa emekleyemiyo. Hiç kendini zorlamaya niyeti yok.Ama olsun ben onu kucağımda taşırım.

Yarın ayrılık vakti dededen anneanneden. bakalım bu sefer nasıl adapte olacak kızım. geçen sefer 1 hafta uyumamıştık. neyseki babamız gelince izinde olacak mesai yaparlar kızıyla :)))

Nedense içimden yazmak gelmiyor. Duygularımı sıraya koyamıyorum kalemim tutuk tıpkı yüreğim gibi.


29 Haziran 2009 Pazartesi

YÜREĞİM YAPRAK DÖKÜMÜNDE


Bahar gelmiş çiçek açmış kime ne? Kime ne kuşların ötüşünden ben hazanı yaşıyorum, yüreğim yaprak dökümünde. Ankara'da benim gibi sessiz sessiz ağlıyor. Arada bir susuyor ve kaptırıyor kendini baharın büyüsüne. Sonra akşam oluyor. İnleyen isyan kokulu akşamlar ve sen en çok akşamları düşüyorsun aklıma. Gecemi seninle geçiriyorum. Bir kuş olup göçesim geliyor yanına...artık her yağmurla bir damla gözyaşı döküyorum gezip dolaştığın bu ankara sokaklarına. sensizliğe alışmaya çalışırken binlerce kat daha artıyor sevgim-iz-

Sen gidince tarifsiz bir hüzün kaplar içimi. Nedensiz biteviye çekilen bir acı saplanır yüreğime kızdırılmış hançer misali. ardından hayal kırıklıklarım başlar ve yitiririm umutlarımı. Ne yapmalı da kurtulmalı bu halden bilinmez. ve daha bir çok bilinmezliğin içine düşerim, Yusufun kuyuya düştüğü gibi. Benim kuyumun yanından da bir kervan geçer mi yada okadar şanslımıyım o da bilinmez. Ya ardımda bıraktığım Yakuplar gözleri dolu dolu...


Kapkaranlık bir dehliz ortasında tam ortasında ben geçmek bilmeyen saatler. Artık hangi zamanı yaşadığımı bilemem işte o andan itibaren geçmişin buğusunda yaşarım. Sen gelince kurtulurum o kuyudan Ama insanoğlu bu doymaz. Kuyudan kurtulduğuma sevinmek yerine ya bir züleyha arar yada sultan olacağım diye tuttururum mısıra...

Acep bilse yokluğunda neler çekerim yine de gidermiydi?????



25 Haziran 2009 Perşembe




Nedensiz bir ağlamak var içimde. Gidenlerin ardından mı yoksa yüreğimde yitirdiklerime dair mi bilmiyorum. Ne yazmak geliyor içimden ne tutunmak hayata sıkıca. Çook bunalım anlar yaşıyorum yüreğim çok sıkkın. Bir halsizlik var umursamazlık ve isteksizlik üzerimde. Ama yine de varım işte zeynebim için.

İki hafta önce iznimi sonlandırdım. yani kuzucum iki haftadır anneanneyle kalıyor ben okula gidince. Çok tuhaf bir duygu onu bırakmak. emin ellerde olduğunu bilse de insan çok özlüyor onu merak etmekten alamıyor kendini. Neyse son bir kaç gün kaldı. 1 eylüle kadar ara vereceğiz ayrılıklara. Ama en azından fazla problem çıkarmıyor. Anneanneye alışkın olmasının karı galiba.

Babamız gideli nerdeyse 3 hafta olacak. Ayrılıklar bu kadar canımı sıkan belkide. Neyse ki geleceğini bilince beklemek de güzel. ayrılıklar olmasa kavuşmanında tadı olmaz herhalde. Gerçi ben vuslatı çok tattım artık uzak olsun benden ayrılık olmasın ki vuslatıda yaşamayalım.

Dedim ya çok bunalım anlar yaşıyorum biraz daha yazsam iyice içim kararacak.
Aşkım gitmeden önce çektiğimiz bir fotoyu eklemek istedim hani çok özledim ya ondan :((


En iyisi meleğimi koynuma alıp miss kokusunda bulmak huzuru. Gecemiz iyi olsun



18 Haziran 2009 Perşembe

GECENİN TENHA KOYLARINDA BİR BAŞIMA

Bir mumun titrek aydınlığında yazıyorum. Camdan toprağın kokusunu duyuyorum, yalnızım gecenin tenha koylarında. Bu gecemi gözyaşlarımla ıslatıyorum. Nice hüzün kokan gecenin ardından gözyaşlarım akıyor yüreğime. Yürerğim daralıyor çaresizliğimle. sevgin özlemin sıcaklığın ve gidişin parçalıyor içimi.Gözlerinin sıcaklığıyla ısınan yüreğim donuyor kuytu bir ankara gecesinde. GEceyi hüzne hüznü geceye katıyorum.Ve satır aralarına sıkıştırıyorum acılarımı sevgimi üçümüzü belki de. Bilinmezliklerin içinde yoğruluyorum yalnızlık bu kadar yakınımdayken. ellerini tutamıyor olmak ne acı gözlerine bakamamak...

bir güneş doğacak belki bu gecenin sabahında ve aydınlığında kaybolacak karanlıklar. Kimbilir o güneşle baraber kavuşuruz hiç ayrılmamak üzere. Kimbilir gecemiz bile aydın olur o zaman. Sen Ankara da yoksun. Sensizliğe alışmak zorunda olmaktan nefret ediyorum.Oysa daha senli dakikaların tadını çıkaramadım. Hani dedin ya doyamadım diye işte bendeDOYAMADIM... Şimdilerde vakit sensizlik vakit sessizlik vakit yalnızlık. zamanın tiktakına takılı kaldım geleceğin bilinmezliği içinde. Ama bekliyorum seni ve hep bekleyeceğim ta kiiii yüreğimin gücümün yettiği yere kadar...

Bir tren kalkar bu gece yüreğimden. ayrılıktan lokomotif peşinde hüzünde vagonlar.Saat gecenin bir yarısı, gün doğumunu beklemez AYRILIKLAR...


10 Haziran 2009 Çarşamba

AYRILIK ATEŞTEN BİR OK

tam yüreğimin ortasında bir yer acıyor. Baba ocağı bile dar geliyor tıpkı vücudumun yüreğime dar geldiği gibi. Ne pırıl pırıl gökyüzü açıyor içimi ne de güneşin sıcağı... Kalabalıkların arasında kaybolmak istiyorum. Tek dayanağım ise küçük meleğim. Onu babasından ayrı büyütmek çok zor olsada onun varlığı bana güç veren. Kimbilir belki onunla çekilir hale geliyor ayrılıklar. Birde vuslatın heyecanı içimi saran. Hani şair diyor ya beklemek güzel şey eğer gelecekse beklenen ... İşte aynen öyle sevdiğimi beklemek de güzel. Yeter ki gelsin o ben beklemeye razıyım.

Kızımla yine anneannedeyiz. Zaten onlar olmasa napardım bilemiyorum. Kızımın ve benim vazgeçilmezlerimiz onlar.Herşey için minnettarım onlara.


1 Haziran 2009 Pazartesi

offf puufff pöööfff

İçim çok sıkkın bu gece. Yüreğim başka yerde ... Yatağında uyuyan melek yüzlüm de yetmiyor moral bulmam için. Kör, sağır, dilsiz, herşeyden bi haber olmak istiyorum uyuyan güzel misali. Hayat istediğim gibi olunca yani oturunca rayına uyanmak. Acaba çok mu şey istiyorum. Mesela gitmesin istiyorum sevdiğim benden uzaklara... Ayrılıklar rafa kalksın bütün sevdiklerim yanımda olsun. Uzaklar yakın olsun ... ve daha buraya yazmayı beceremediklerim.

Şarkıda diyor ya " Hayat hep son sözü söyler ama benim de cümlelerim var"

Son noktayı benim cümlelerim koysun.




24 Mayıs 2009 Pazar

SEN SEN SEN




Emzirdim, altını değiştirdim, karnını doyurdum, üstünü giydirdim, banyonu yaptırdım,öptüm-kokladım, oynadım-sevdim, ağladı susturdum, güldü sevindim, hasta oldu üzüldüm... derken büyüttüm. Büyütürken de büyüdüm. Hiç büyümem dediğim ben bile büyüdüm. Büyürken erteledim hüzünleri. Bir köşeye ittim zevklerimi...Yarınlara sakladım düşlerimi. Amaaa seni büyüttüm.

Vazgeçtim hayatta keyfe dair ayrıntılardan. Herşey sana dair şimdilerde. Aklımda, fikrimde,ruhumda,kalbimde, canımda hep sen... Uykudan uyandım sen,uyudum sen, yediğim sen, içtiğim sen. Rüyamda sen, düşümde sen. SEN SEN SEN.... Beni bunca meşgul eden sen. Hep sen... Aslında keyfimde sen, keyifsizliğimde. mutlulukta sen, mutsuzlukta,gözyaşımda sen tuzuda... Hayatın tadı da sen, canımı yakanıda sen... Sen neymişsin be sen.

Anne olmak bu sanırım. Herşeyin önüne koymak yavrusunu, canında cananında. Belki de cenneti ayaklarımızın altına koyan bu değer de burdan. Bunca yoruculuğuna,uykusuzluğuna,eziyetine rağmen bıkmadan keyifle yapılan tek şey annelik.

Peki Anne olmak ne? Doğurmak mı? Besleyip-büyütmek mi? Nerde bu iki hecelik kelimenin sırrı? Dokuz ay karnında taşımak mı yoksa? Belkide sevmek sadece. Çıldırıcasına bir hal ile sevmek. Dünyanın en güzel duygusunu şartsız koşulsuz sermek ayaklarının altına. Belki de fedakarlık... Belki sabır, belki özveri... Belkide herkese göre bambaşka anne olmak. Kimbilir belki de hepsi. Acaba benim anneliğim hangisi????



21 Mayıs 2009 Perşembe

kızım dile geldi bab-ba bab-ba






Ancak fırsat bulabildim yazmaya. Dolu dolu geçiyor günler. Aşkım kızım ve ben ayrı kaldığımız günlerin acısını çıkarıyoruz. Pazar günü pikniğe gittik. çok keyifli geçti. Kızım açık havanın ve güneşin tadını çıkardı. salıncakta sallandı köfte yedi.... Bizim içinde pek güzel oldu.

19 mayıs tatilini de değerlendirmeye karar verdik. Gölcük planları yaparken son bi değişiklikle kurtboğazı barajında karar kıldık. Ablamlar annemler hep birlikte çok güzel vakit geçirdik. Kızım hiç üzmedi bizi. Hamak keyfi yaptı booool bol. Tabii anneside.

Ama en ilginci dün kızımın bütün gün bab-ba bab-ba diye dillenmesiydi. Aslında önce kıskandım en çok emeği ben verdiğime göre en çok ben hakediyorum dedim. Ama sonra hoşuma gitti bu kadar kısa zamanda babaya bu kadar alışması. Sonra el sallayıp baa baaaaa demeye başladı. Şimdi kapıya gidince el sallıyor ve baaa baaaaaa diye bağırıyor. Eeee annesi sever gezmeyi. O da alıştı gezmelere. Neyseki yaz geldi kimse tutamaz bizi :)))




14 Mayıs 2009 Perşembe

pınar reklamı

dün yine uykum kaçtı... Kızımı emzirdikten sonra nette takılıyım dedim. Veee son zamanlarda gözlerim dolu dolu izlediğim pınar reklamı geldi aklıma. annem kızım ve ben aynı filmde buluştuk fena da olmadı hani. paylaşmak istedim herkesle...

http://www.pinarcocuk.com.tr/index.php?id=26a468ededb15b85ca1e561c3f59bb66

bu bağlantı adresi.

içimden yazmak gelimio bugün.Sadece paylaşmak istedim




11 Mayıs 2009 Pazartesi

ANNELER GÜNÜ




Anneler günü...

Anneyim yaşasın bende anneyim. Ve bu ilk anneler günüm. Benimde anneler günümü kutlayacak annem diye boynuma sarılacak bi kızım var artık. Anne sözü o tek kelime bile yüreğimi sızlatan öyle derin bi anlamdayken şimdi daha da anlam kazandı daha da bi değerlendi sanki. Anne olunca annenin kıymeti daha iyi anlaşılır derler ya hani gerçekten de öyle.  

Anne olunca insan daha da bi büyüyor sanki evladını büyütürken. Aslında sadece anneler değil öğreten eğiten bende çok şey öğrendim zeynebimle. Onunla hep dimdik durmayı öğrendim mesela. Sonra hasta da olsam canım istemese de işim de olsa her anı onunla geçirmeyi istenecek kadar çok sevilen bir varlık olduğunu öğrendim evladın. Evet uzun ve çok yorucu bir yolculuk evlat yetiştirmek ama uğrunda canını verebilecek kadar da değerli.

Bir de tek bakışta aşık olmak anne olmak.  Kuzey rüzgarı da esse fırtınalar da kopsa sığanacağı tek liman olmak birinin, her gözlerini kapadığımda tüm dileklerin onun için olması, fedakar olmak sabırlı olmak ve daha nicesi.

Bir de annem var tabii. Gerçekten fedakar . Her zor zamanımızda yanımızda olan sadece beni büyütmekle yetinmeyip kızımı da aynı sabır ve sevgiyle büyüten emek veren bi anne. ANNEM anneler günün kutlu olsun. Allah seni başımızdan ayırmasın. Seni çok seviyorum canım annem.

Umarım kızım benim yaşıma geldiğinde ben de aynı sözleri ondan duyabilirim. Seni çok seviyorum ZEYNEBİM. İyiki dünyama geldin sayende anneler günü daha bi anlamlı.




4 Mayıs 2009 Pazartesi




GEZMELERDEYİZ

Güzel bir bahar sabahına uyandık... Güzel ankara havası bizi dışarıya davet ediyordu adeta.Babamız sınavdan gelince güzel bi teklif getirdi bize. Eymir gölüne yürüyüş yapmaya gittik. Bağ evinde yemek yedik. Güzel bi gün oldu bizim için. Aslında kızımın da temiz hava ve güneşten faydalanmasını istedik ama o uyuyarak anne babayı başbaşa bırakmayı tercih etti. Hani fena da olmadı aslında. Çiçekler açmış dallar yeşile boyanmış ve bahar gelmiş aslında da haberimiz yokmuş. Ruhum dinlendi bu kısa yürüyüşle.

Ve bu güzel günün ardından bugün çok fena hastayım. Ve kızım dinlenmeme izin vermiyor.

Sanırım şimdi dinlenmenin tam zamanı. zaten içimden yazmak da gelmiyor.




2 Mayıs 2009 Cumartesi

MİSAFİRİMİZ VAR



Uzun ve yorucu geçen bir gecenin ardından bu sabah misafirlerimiz vardı. Kızım sabaha kadar annesinin kucağında uyumak lüksünü seçince anneyi de zor bir gece bekledi haliyle... Sonra babasının deyimiyle sabah 6-8 mesaisi yaptılar kızım ve babası... Sonra kahvaltı falan derken misafirlerimiz geldi. Doğrusu Zeynep bu işe çok sevindi. sevinçle kollarını çırpıp dededen teyzeye anneanneden dayıya kuzenlere kucaktan kucağa gezdi. Tabii dedeyle nimet teyzenin yeri bi başka kuzucum için.

Kalabalık bi sofrada keyifli bi yemek yedik. Şimdi de misafirlerimizi yolcu ettik. Kızım da uyudu ben de bu arada kızımın sayfasını zenginleştiriyorum.

Yarın baba sabah erkenden sınava gidecek sanırım 6-8 mesaisini birlikte yapmak zorundayız. Öyleyse uyku zamanı benim için.

Dinlenmeye çooooooookkk ihtiyacım var.

İYİ GECELER KUZUCUM




1 Mayıs 2009 Cuma

SONUNDA KIZIMIN BLOGU VAR...


Tamamen tesadüf aslında hiç tanımadığım birinden gelen bir maildeki linkten esinlendim. hani fena da olmadı aslında. Uykusuzluk çektiğim bi gece de pek de güzl bi uğraş oldu bana.

Burdan tüm sevdiklerimize ulaşabiliriz kuzucumla. Facebooktan daha iyi sanırım :))

Buda kzımın blogu için ilk yazım...Kuzucum için tuttuğum günlükten sonra buda güzel bir anı ona bırakabileceğim.

Seni çok seviyorum küçük prensesim...